Feeds:
Yazılar
Yorumlar

171. Aişe radıyallahu anha’dan rivayet edildiğine göre, Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez.”

Müslim’in bir rivayeti şöyledir:

“Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir.”

(Buhari, Sulh 5; Müslim, Akdiye 17,18. Ayrıca bk. İbni Mace, Mukaddime 2)

Açıklamalar

Bu hadis, İslam’ın en önemli temellerinden birini teşkil eder. Kitab ve Sünnet esasına dayanmayan her şey merdut, yani kabul edilemez niteliktedir. Böyle bir şey dinden sayılmaz ve batıl olarak adlandırılır.
Okumaya Devam »

İman Etmedikçe Cennete Girilemez

379. Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”
(Müslim, îman 93-94. Ayrıca bk.Tirmizî, Et’ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11)

Açıklamalar
Okumaya Devam »

450. Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

Adil devlet başkanı,

Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Okumaya Devam »

Oruç Kalkandır

1218. Ebu Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Aziz ve celîl olan Allah “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükafatını da ben vereceğim” buyurmuştur.

Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.

Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.”
Okumaya Devam »

Orucun Fazileti

1222. Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallalllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” [1]

Açıklamalar

Amel ve ibadetlerin makbul olabilmesi için iki önemli şart vardır. Bunlardan birincisi Allah’a iman; ikincisi, ihlas ve samimiyet. Yani bir işi Allah rızasını gözeterek, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek yapmak, riya ve gösterişe kaçmamak. Bu iki husus hadisimizde iman ve ihtisab kelimeleriyle ifade buyurulmuştur.
Okumaya Devam »

Yine Ebu Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Her birinizin her bir eklemi (ve kemiği) için bir sadaka gerekir. Binaenaleyh her tesbih sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlil sadakadır, her tekbir sadakadır, iyiliği tavsiye etmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rek’at namaz bütün bunları karşılar.” [1]

Okumaya Devam »

Ebü Bekre Nüfey’ İbni Haris es-Sekafî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İki müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de cehennemdedir”.

Bunun üzerine ben:

– Ya Resulallah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin cehennemdedir? diye sordum.
Okumaya Devam »

Ameller Niyetlere Göredir

Mü’minlerin emîri Ebü Hafs Ömer ibni Hattab radıyallahu anh, Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:

“Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resülü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resülü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.”[1]
Okumaya Devam »

Kur’an’la Canlı Bir Bağlantı İçinde Olmak


Kur’an’la Canlı Bir Bağlantı İçinde Olmak
 

Allah’ın kendini insana en çok tanıttığı ve açtığı alan, hiç kuşkusuz kelâmdır. Tarih boyunca yüce Allah’ın varlıkla ilişkisi kelâmla kurulmuş, O’nun birliği, sıfatları ve insanlara yönelik buyruklarının anlatılması, sözün imkanları içinde insanlara sunulmuştur. Bu yüzden Kelamullah hem yaratıcı, hem buyurucu, hem de ahlâki olanı belirleyicidir.1 .

 

Allah, evreni yaratmak suretiyle realiteyi insanın gözleri önüne sermiş, kelamı ile de hakikati arama kılavuzunu insana vermiştir. Kelamullah, Peygamber(as)’le Allah arasındaki ilk diyalog ortamından çıkıp kitaplaşmış, Kur’an olarak yazılı bir metin haline geldikten sonra da hiç değişmeden bize kadar ulaşmıştır.2 Öyleyse insana düşen görev, kendisini ilahi kelama teslim edip Kur’an’la canlı bir bağlantı içine girmektir. Çünkü insanın kendi türü içinde gelişip olgunlaşması ve hidayete ermesi, İlahi kelamla sürekli ve canlı bir ilişki içine girmesine bağlıdır. Böyle bir ilişki, insanın zihnini, bilincini ve kalbini Kur’an’a açık tutması; onu anlayıp tatbik etmesiyle sağlanabilir.

Kur’an’la canlı bağlantı içinde olmanın en güzel örneğini Peygamber(as) ortaya koymuştur. Onun Kur’an’la bağlantısı, Cebrail’in kendisine getirdiği vahiylerle başladı. Bu vahiyler daha sonra onda bir meleke haline geldi; göğsünü ferahlattı ve belini kıran yükten onu kurtardı.3 Peygamber(as)’in üstün ahlakı temsil etmesi, onun Kur’an’la son derece canlı ve kapsamlı bir bağlantı içine girmesinden ve hayat tarzının Kur’an’a dayanmış olmasından kaynaklanır. İşte bu yüzdenPeygamber(as) Kur’an’ın yaşayan modelidir; onun kişiliği de insanın ve imanın kemalidir.4

Canlı Hitap

Kur’an, birilerinin oturup yazdığı bir kitap değil, Allah’tan insana yönelik canlı bir hitaptır. Onun bu özelliği asla gözden uzak tutulmamalıdır. Eğer Kur’an’ın bu özelliği gözardı edilirse, insanlara yol göstermek ve onlara bir hayat görüşü sunmak için gönderilmiş olan Kur’an, asli işlevinden uzaklaştırılıp anlaşılmaz bir kitap haline getirilmiş olur. Halbuki Kur’an’ın, insan hayatına ve davranışlarına yönelik bir kastı vardır. Öyleyse onun, günlük hayatımızla ve davranışlarımızla irtibatının sağlanması kaçınılmazdır. Çünkü Kur’an’ın hedefi, yüksek değerleri insan hayatına katmak ve insanları o değerlere yöneltmektir.

Kur’an’ın ilgi merkezi, insan ve onun davranışlarıdır. Kur’an’a göre Allah, sadece en kudretli ve en yüce değil, aynı zamanda çok merhametli ve çok şefkatlidir. Evrendeki olaylar, O’nun aşkınlığı kadar içkinliğini de gözler önüne sermektedir. Özellikle insan söz konusu olduğunda, “Allah ona şah damarından daha yakın” olmakta5; ne zaman başı dara düşse “yakarışını duymakta ve ona mukabelede bulunmaktadır.”6 Görüldüğü gibi Kur’an’dan salt aşkınlık çıkarılamaz ve Allah göklere kapatılamaz. Kur’an’a göre Allah sadece aşkın değil, aynı zamanda yetkin ve içkindir. Nerede olursak olalım O bizimle beraberdir.7 İnsanın kendini ahlaki helaktan kurtarması, bu idrake sahip olmasına bağlıdır. Bunun için Kur’an, çağrısına kulak tıkayanları azap ve helakla uyarır.8 Bundan maksat, insanın içinde bulunduğu durumun vehametine dikkat çekmek; insan aklını ve kalbini hakikati kabullenecek hale getirip ona üstlendiği şerefli görev ve sorumluluğu hatırlatmaktır.

Sahte Bilinçlenmeden Kurtulmak

İnsanları, İslam dışı arayışlara iten tüm ideolojiler ve düşünceler, sahte bilinçlenmenin ve toplumsal felcin bir sonucudur. Onları bu durumdan kurtarmak ve Kur’an’la canlı bir bağlantı içine girmelerini sağlamak için yapılması gerekenleri şu şekilde özetlemek mümkündür:

a) Kur’an’ın, insana ve insanın ürettiklerine verdiği anlam ve değeri, insana iade etmek. Çünkü Kur’an’a göre insan, hem hazır değerler alma, hem de kendi adına değerler üretme potansiyeline sahip olan bir varlıktır.9

b) Her insana, Kur’an’la doğrudan muhatap olma, onun üzerinde düşünme ve fikir üretme hakkını vermek; yani aklı fonksiyonel kılmak. Dünyada Kur’an’la canlı bağlantı kuramayıp ölüme inkar günahıyla yakalananların ahiretteki şu itirafları, yapılan bu tespiti doğrulamaktadır. 10

c) Bilgide tek kişinin otoritesini veya bilgiçlik taslamayı reddetmek. İlim, Allah’tan ödünç değerler almak, hikmet de ondan yeni değerler üretmektir. Bu konuda herkes, aynı hakka sahiptir. Çünkü “Allah, dilediği kimseyi bilgice yüksek düzeylere çıkarır; fakat her bilgi sahibinin üstünde her şeyi bilen (Allah) vardır.”11

d) Din kisvesine bürünen ancak Kur’an’a göre yanlışlığı aşikar olan batıl inanışlarla ve İslam dışı anlayışlarla irtibatı kesmek. Kur’an, kendi çağrısına kulak tıkayanların durumlarını şöyle sorgular: 12 Görüldüğü gibi Kur’an’la irtibat kurmak için sahte bilinçlenmeden kurtulmak, alışkanlık yoluyla benimsenen değerleri Kur’an’la test edip yeniden iman etmek gerekiyor.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Kur’an’la sürekli ve canlı bağlantı içinde olan insan, şeytan hilelerine kanmaz, İslam’ı doğru anlar, inancına şirk, dine de hurafe katmadan yaşar. Dileyelim insanlık, en kısa zamanda Kur’an’la canlı bir bağlantı kursun ve onun gösterdiği hedeflere doğru yol alsın.

Dipnotlar: 1- Bkz. Yasin 36/ 82; İsrâ 17/ 22-38 vb. 2- Bkz. Hicr 15/ 9 3- Bkz. Şerh 94/ 1-3 4- Bkz. Kalem 68/ 4 5- Bkz. Kâf 50/ 16 6- Bkz. Bakara 2/ 186 7- Bkz. Hadid 57/ 4 8- Bkz. Kalem 68/ 44-45; İsrâ 17/ 58 vb. 9- Bkz. Bakara 2/ 31-33 vb. 10- Mülk 67/ 10 11- Yusuf 12/ 76 12- Mâide 5/ 104.

Kaynak:www.kuraniterbiye.com

Peygamberimizin Ahlaki Özellikleri – Abdülhamit Karahan

Peygamberimizin ahlâkının en önemli özelliği, Allah vergisi oluşudur. O bütün güzel vasıfları, çalışıp, emek verip, bir çaba sonucu kazanmış değildir. Onun ahlâkı Allah tarafından ihsan edilmiş, ikram edilmiştir. Yüce Allah onu insanların örnek alacağı kusursuz, eksiksiz ve seçkin bir şekilde yaratmıştır.
Okumaya Devam »